Facebookta bir arkadaşım paylaşmış..
Yeni gördüm, vaziyet ortada..
Şimdi..
Rakamlardan hareket edersek, şöyle tespitler yapmak, bence mümkün görünüyor..
Güncel nüfuslara bağlı olarak, kolay gidelim diye, kütüphane-kahvehane sıralaması ve mekan başına kişi kriteri ile bakalım..
Ankara' da 125 bin kişiye 1 kütüphane, 262 kişiye ise 1 kahvehane
İzmir' de 102 bin kişiye 1 kütüphane, 614 hişiye ise 1 kahvehane
İstanbul' da 294 bin kişiye 1 kütüphane, 441 kişiye ise 1 kahvehane
Türkiye' de 58 bin kişiye 1 kütüphane, 117 kişiye ise 1 kahvehane düşüyor..
Bir toplumda kahvehane sayısı eğer kütüphane sayısından fazla ise, toplum ve/veya ülke gelişmişliği bağlamında sıkıntı kaçınılmazdır..
Bu anlamda, her yerde olumsuz bir durumun söz konusu olduğu görülmektedir..
Ancak üç büyük ile bakıldığında İzmir' de bu dengenin biraz daha olumlu yönde olduğu görülebilmektedir..Düz mantıkla, İstanbul ve Ankara' ya oranla daha fazla kütüphaneye ulaşıldığı ve göreceli olarak daha az kahvehane imkanının bulunduğu söylenebilir..
Ülke genel verileri daha yüksek durmaktadır..
Nüfusun az ve şehir göçlerinin henüz başlamamış olduğu dönemlerde, yani daha ziyade ilk zamanlarda yapılmış kütüphanelere, sonrasında yenileri eklenmemiştir..
Yurdun sair noktalarından büyük şehirlere göç başladığında, ülke genelinde daha yüksek olan kütüphane oranının, nüfus göçü ve hızı nedeni ile büyük illerde daha düşük oranlara indiği söylenebilir..
Kahvehaneler için durum farklıdır..Her dönem yapılmıştır..Büyük illerde ise muhtemelen göç hızına yetişememiştir..
Şimdi..
Bu durum iktidarların da işine gelmektedir..Zira gelişmeler, toplum içinde olası kötü gidişatları sorgulayacak kimselerin kalmaması sonucuna götürecektir..
Eğitim imkanının olmadığı veya oldurtulmadığı yerlerde, sorgulama bilincinin de gelişemediği bilindiğine göre..Var olan ekonomik potansiyelden verim almak imkansız hale gelmektedir..
Paralar, dönem bazında hareketlilik sağlayan işlerde harcanıp tüketilmektedir..Geri dönüş sağlamayan bu yatırımlar sonrasında, yeni para kaynakları oluşturmak için ülke değerleri satılmaktadır..
Her satış sonrasında, para gelir kalemlerindeki azalış daha da artmakta ve bu durum, bir kısır döngü halini almaktadır..
İnsanlar işlerini kaybetmekte, iş bulanlar ise bu durumu çok şükür mantığı ile, sorgulamadan geçmektedir..
Böyle olunca tarım yoksa bile yollarımız var diyen bir topluma dönüş, kaçınılmaz olmaktadır..
Biten tarım, hayvancılık küçük sanayi gibi kalemler toparlanamaz ise dışa bağımlılık ve borç sarmalından çıkılması mümkün görünmemektedir..
Ne tuhaftır ki, yazdıklarıma evet diyecek insanların iyi eğitimli olması da gerekmektedir..Eğitimi az olanlardan zaten, kalayı yiyeceğim de bellidir..
Şu halde vaziyeti toparlamanın yolu, üretimi canlandırmaktan geçeceğine göre, bunun için yaşananları idrak edebilmeye, idrak edebilmek için de eğitime ihtiyaç var..
Özet..
Demekki..
Kitap, hakikaten bir zenginliktir..